İnsan 2.0 ve Cyborg Upgrade’leri
İnsan ile teknoloji arasında ilginç bir ilişki var.
Bir yandan teknoloji insanlığın üretimi yani insan olmasaydı teknoloji olmazdı.
Diğer taraftan ise doğadaki anadan doğma haliyle değil ama bugünkü haliyle insanı var eden şey teknoloji. Yani teknoloji ve insanlık arasında simbiyotik bir gelişim ilişkisi olmuş ve bu ilişki insanlık tarihini anlatıyor demek mümkün. Teknolojinin tarihi = İnsanlığı tarihi (en azından bir boyutu)
Elon Musk bir konuşmasında bizim bugünkü halimizle aslında yarı “Cyborg” olduğumuzu söylüyor. Bunu söylerken ki kastı aslında dijital araçları kendi vücudumuzun uzantısı olarak sürekli kullanıyor oluşumuz.
Eski bilim kurgularda olduğu gibi doğal organlarımızın yerine Teknosa veya Bimeks’e gidip yenilerini aldığımız bir noktada değiliz.
“-Rıza yeni çıkan gözü gördün mü, ısı sensörü varmış, çok feci bi alet.”
“-Hayır abi, zaten şu anda hala mikrofrekans algılayan yeni kulakların taksidini ödüyorum.”
benzeri diyaloglarla karşılaşmıyoruz. Henüz!
Ancak gidipte deri üzerindeki gerilimi ölçen, nabız haritasını ve uyku şekillerini çıkaran bir akıllı saat aldığımızda, veya günün 23 saati 60 santimden daha uzağımıza gitmeyen telefonlarımızla bu cyborg hayatından çok da farklı bir yaşayış içerisinde değiliz. Değişim fiziksel boyutta o kadar radikal gözükmüyor. Ancak davranışsal boyutta radikal bir değişim var. Hem de insanlığın hiç tarihte yaşamadığı büyüklükte.
Bugün modern şehir yaşamındaki her insan günlük yaşamını sürdürmek ve hayatta kalmak için davranışsal boyutta farklı refleksler geliştirmiş durumda. Kaybolduğumuzda Google Maps, taksi çağırmak için BiTaksi veya Uber’e elimiz gidiyor. Mesaj atma eylemi bile eskisinden daha kompleks. Artık birine mesaj atacağımızda, atacağımız kişi ile olan ilişkimiz ve bu mesajın içeriğini dikkate alarak bir araç seçiyoruz. Bu söyleyeceğimiz tam SnapChat’lik mi? Yoksa Twitter’dan mı daha iyi gider? Facebook Messenger’dan mı yazayım, Whatsapp mı? SMS neydi? Önce Salatamın resmini İnstagram’a koyayım, sonra Linkedin’den bir mesaj gelmiş, ona cevap yazarım. Ya da yazışmak yerine konuşsak daha mı iyi.
Özetle bugün biyonik organlarımızın olmaması, bir yüzyıl önceki insanların anlayamayacağı davranışlarda bulunduğumuz gerçeğini ve tamamen farklı dinamiklerde bir hayat yaşadığımızı, birbirimize dijital olarak hiç olmadığı şekilde bağlandığımızı değiştirmiyor.
Henüz teknoloji kendi organlarımızı daha iyi “upgrade”ler için feda etmemizi sağlayacak noktada değil ama oraya çok çok yakınız.
Eğer insan makina entegrasyonu özellikle ilginizi çekiyorsa bayılacağınız bir videoyu paylaşayım.
Pazarlamacılar ve girişimler sadece savaş veya kaza ile organ kaybetmiş insanların değil, tüm insanların bu tarz upgrade’ler için iyi bir pazar olduğunu keşfedince ne olacak?
İnsanları ikna etmek için nasıl programlar ve iletişim stratejileri belirlenecek?
Bu işin etik boyutları neler olacak?
Devlet bu işin içerisinde yer alacak mı yoksa özel sektör ve tüketici arasında bir konu mu olacak?
İş hayatını nasıl etkileyecek, yeni nasıl meslekler türeyecek, eski mesleklerden hangileri yok olacak?
Şu net ki, bu konuda cevaptan çok soru var. Benim görüşüm bu kadar teknolojik gelişimin ortasında, geleceğe ünvan peşinden koşanların değil, beceri geliştirenlerin sahip olacağı yönünde.
Bakalım gelecek ne getirecek.
Bir cevap yazın